28 Ocak 2011 Cuma

Katalog



Bugün, bölüme bir yayınevinden katalog geldi. Katalogların hepsi adımıza düzenlenmiş. En harikasıysa katalogun içerisinde "46. yıllık" yayıncı olduğunu belirten yayınevinin -bir zamanlar bölümümüzde çalışmış olan- Bilge Karasu'ya katalog göndermesi. Makara bütün gün sürdü; ister misiniz Bilge Hoca'nın yeni kitabı için adına mektup göndersinler diye...

"Şairlik" Uç'ları:))

Sesim sana soyundu
Sesimdeki gövdeden indim
Aynanın içbükeyinde üşüdüm
Tavşanı kuma beledim
Tinim dilimi ısırdı

gibi:)

27 Ocak 2011 Perşembe

Bölük Pörçük - 1

(Bölük Pörçük'ler nadasa çekildiğim dönemden. Yayımlamayı düşünmeden aldığım notlar. Belki buraya üç beş parça atabilirim ara ara.)

(...)

Yıldırım Türker’in kendisini İsa “zannettiğini zannediyorum”. Garip ama böyle. Vicdandan başka bir nirengi bulsa…

(...)

Bir şairin rüyasında şiir yazdığını görmesi neyin semptomudur? (Psikanalizi tek yol haritası kılanlara.)

(...)

Konjonktür her zaman ittifak gerektirebilir. Bunun anlaşılmayacak bir yanı yok. Şahsen ittifakı bir yere kadar anlayabiliyorum ama Heves kapandıktan sonra yapılan habis ittifakları anlamama olanak yok.

(...)

Gökhan Arslan, Akatalpa’da (sayı: 131) Şiirden dergisini ele almış. İlginç olan, “Bu kadar basit midir şiiri sınıflandırmak?” diyen Arslan’ın aynı sayfada “Bence, bir şiirde imge yoksa asıl o zaman problem var demektir.” demesi. Soru daha da anlamlanıyor: “Bu kadar basit midir şiiri sınıflandırmak?”

(...)

26 Ocak 2011 Çarşamba

Anti-faşist Duruş (TR Altyazılı)

Anti-faşist tavır Rusya'da gelişen anti-faşist hareket üzerine eylemcilerin kendileri tarafından hazırlanmış ilk belgeseldir. Filmin sunumu 3 şehirden STK aktivistleri, radikal tabandan aktivistler ve anarşistler tarafından yapılmıştır - Moskova, St. Petersburg ve Irkutsk. Belgeselde ayrıca 19 Ocak'ta Moskova'da katledilen Stanislav Markelov da konuşmaktadır.

izle/indir:

http://tinyurl.com/335swtd

oskar pastior

sabah sabah bir arkadasimin gönderdigi, isvicre televizyonu tarafindan yapilmis bir videoyu seyrettim: 2009 nobel ödüllü herta müller’le yapilan bir saatlik bir söylesi. müller’i dinlemek, o hic uykuya yatmayan diliyle ilerlemek bir zevk ama söylesiyi asil ilginc yapan oskar pastior ile ilgili söyledikleriydi. ayni müller gibi romanya’nin alman azinligindan olan ve oradan kacarak almanya’ya yerlesen pastior, neoavangartlarin en sivri deneylere girisenlerindendi. eylül ayinda aciga cikan bir habere göre pastior 60’li yillarda rumen gizli servisi securitate icin calismisti. pastior bunu hep saklamis. halen edebiyat dünyasini altüst eden bu bilgi ile hala nasil bas edilecegi bilinemiyor.
 
1927 yilinda dogan pastior, 1949’ta bes yillik calisma kampi cezasindan sonra hermannstadt’a geri döner. liseyi bitirir, askerligini yapar, bir insaat firmasinda calisir. daha sonra bükres’te alman dili edebiyati okumaya giderken bir arkadasina saklamasi icin siirlerini birakir. ancak arkadasi bu siirleri okur ve iclerinde sairin bu sovyet calisma kamplarindaki deneyimlerini aktardigi bes siiri de vardir. daha sonra securitate pastior’un bu arkadasini bir nedenle köseye sikistirir ve pastior’un bu antisovyetik siirlerine ulasir. ardindan sorgular ve baski dönemi gelir pastior icin ve bu, securitate ile isbirligi yapacagina dair imzasini atmasiyla sonlanir, aksi takdirde hapse atilacaktir. daha sonra iyi kontrol edilen bir hayat sürer, escinsel olmasina karsin evlenmek zorunda da kalir. 

1968 yilinda bati’ya gecmesine izin verilir, ancak pastior geri dönmez, alman makamlarina iltica basvurusunda bulunur. sonrasinda kendini siire adar. bu dönemde de securitate icin calisip calismadigi bilinmiyor (müller’in deyimiyle rumen gizli servisi muhtemelen halen bati’da calismakta olan casuslarini ele verebilecek dosyalari acmiyor).

müller, securitate’ye üye olmamayi basarmis birisi (kendi deyimiyle girdikten sonra cikmak veya girip de kötü bir sey yapmamak, girmemekten cok daha zor oldugu icin) tv programinda pastior’u anlamaya calisiyor. pastior’un gecmisinin bu yanindan hic bahsetmemesi kabul edilir bir sey degil ama pastior calisma kampi döneminden de, escinselliginden de hic bahsetmemis. belki de konusmamanin hayatta insana daha yararli oldugunu ögrenmis kücük yastan. müller gibi siyasi yönü belirgin bir edebiyata yönelmedi, onun tepkisi malzeme üzerindendi. kimbilir belki de bu yüzden icerik onun kactigi bir seydi ve yeni bir baslangic ancak yeni bir dille olabilirdi, yeni bir dil ise malzeme demekti. arkasindan sorular birakip gitti, belki de hic yanitlanamayacak sorular…

25 Ocak 2011 Salı

İç: Rosemarie Waldrop, "Alarms & Excursions"

FİSKOS MASASI-01

-FUAT ÇİFTÇİ İSMİNİ DUYDUN MU HİÇ?
-HAYIR.
-ŞAİRMİŞ…
-ŞAİR OLSA DUYARDIM.
-ŞİİRİ ÖZLÜYORUM İSMİNDE BİR DERGİ DE ÇIKARIYORMUŞ.
-DERGİSİNDE ŞİİR BASILMIYOR MU?
-EVET, ŞİİR DERGİSİ İŞTE.
-O ŞİİRLERE RAĞMEN ÖZLEMİ BİTMİYOR MU ARKADAŞIN?
-BİTMİYOR DEMEK Kİ…
-ŞAİR OLSAM ŞİİR YOLLAMAZDIM.


kuş dili

konuşmuyoruz tabii. Ama aşağıda alıntıladığım ne dediği belli olmayan ve noktadan habersiz "cümleyi" anlayan beri gelsin.

"Gündelik dilin biriktirdiği ya da yararlandığı varsayımsal sözlükle, şiirsel metinlerin kaleme alındıklarını belki bir an için kabul edebileceğimiz diğer bir görünmez sözlüğün birbirinden farklı olması, birbiriyle kesişmeyen geniş alanların varlığı kaçınılmaz kabul edilmeliyse de; kimi şairlerimizin, sadece tek bir dizede, ortalama okurun, hatta çok sayıda uğraştaşının ne demeye geldiğini bilmediği, bilmesi beklenemeyecek, belki sözlüğe baksa da rast gelemeyeceği en az üç sözcük birden kullanmayı, sıralamayı başarabilmesi, açıklanması oldukça güç bir olgu gibi görünüyor bana… "

Korkut KABAPALAMUT/AKATALPA-ARALIK/KELEBEK DİLİ

19 Ocak 2011 Çarşamba

z okuması çağı düşünürleri

ALINTI:

sprey boyam olsa, olsa olsa
hayır hayır hayır yazarım
apartmana kanka anlıyomusun yazana
hayır hayır hayır

Ömer Şişman, "Ağzımdan Kaçan Karanlık" şiirinden.


YORUM:

Hüseyin Peker: "Ömer Şişman, 'apartmana kanka' olduğunu söylemekte olsa da,..." (Yeniyazı, sayı 7)


*****

ALINTI:

GÖZLEM :
İkinci Yeni artık kalabalığa mal oldu.
BİR BABANIN İNTERNET GÜNLÜĞÜNDEN>
Dün, benim kızım bir şiir söyledi. Bunun şiir olduğunun farkında
mıydı değil miydi, bilemeyeceğim. Söylediği şiir şöyleydi: Baba,
karnım ağrıyor. Çünkü seni yeterince öpmedim bugün. Kızımın
ilk şiiri galiba.

[ ben ise şaşırtıcı tersliklerin değil, ( o ) şaşırtıcı
düzlüklerin şairiyim ] [ şair iki ayağı üstünde
mimiksiz durandır ]

Ahmet Güntan, "Parçalı Ham 17. Kimlik Katili" şiirinden.


YORUM:

Ömer Aksay: Durumun izahını, en güzel biçimde Ahmet Güntan, kızının şiiriyle kendi kendine yapıyor: "Baba, karnım ağrıyor. Çünkü seni yeterince öpmedim bugün." Yaş olarak çok küçük olduğu anlaşılan kızının bu şiirine bakarak, Güntan'ın şunu nasıl söylediğine hayret ediyorum: "[ben ise şaşırtıcı tersliklerin değil, (o) şaşırtıcı düzlüklerin şairiyim]"
Kızının şiirinde "şaşırtıcı terslik" yok. Eğer kız, babasını yeterince öpmüş olsaydı karnı ağrımazdı! Bu çok normal. Bunun neresi şaşırtıcı terslik? Şaşırtıcı düzlük ne? Sanırım şöyle bir şey: 'Baba, az önce seni öptüm ya, karnım ağrıyor.'
Güntan'ın "2. Yeni'nin toplum tarafından soğurulduğunu, bittiğini" söylemesi de beni hayrete düşüren bir başka ifade. Bir şiiri, dünya üzerinde hangi toplum soğurmuş, massetmiş de [toprağın yağmuru emmesi gibi], Türk toplumu İkinci Yeni'yi [hem de bu toplulukta görülen en sıkı şiirlerden birini!] emmiş, özümlemiş olsun? Güntan'ın 'aşmak' konusunda söyledikleriyse tamamen doğru. Evet, geldiğimiz yerde İkinci Yeni'nin bastığı topraklara pek değer veren yok, ama herkes ısrarla o toprakların üzerinde duruyor.
(Ayraç, sayı 15)